Uzaklıkları nedeniyle birbirlerine ulaşma fırsatı bulunmayan yaşlı ve yalnız ağaçlar ile dolu bir parktı burası. Gövdelerine uzanıp yukarıya bakmayı denediğinizde dal ve yapraklardaki yaşanmışlık izlerini görebilir, göğüsünüzde taşımak zorunda olduğunuz yalnızlık hissinin aldığınız her nefes ile birlikte önce hareketlenmeye, daha sonra da temiz atmosfere karıştığını hissedebilirdiniz. Koyu yeşilliklere uzanmayı tercih ettiğinizde ise doğadaki yerinizin ne denli önemsiz olduğunu vurgulama niyetindeki ihtişamlı dağ manzarası ile karşılaşır ve yalnızca kendiniz için değil; herkes için üzülmeye başlardınız.

Kimi zaman, geriye kalan yegâne çözümün birbirlerinden sonsuza değin ayrı kalmak olduğuna inanan çiftlerce ziyaret edilip ardından da son hatıralar paylaşılırken, bazı zamanlar ise, tutkusunu henüz yitirmemiş aşklar bu kasvetli parkta boy gösterirdi. Böyle anlarda iki ayrı dünya aynı göğün altında olur ve cennet ile cehenneme bir arada oldukları sırada tanıklık ederdiniz.

Parlak güneş ışıklarının doğayı adeta beslemekte olduğu durgun bir yaz sabahı… Bu derin uykudaki huzurlu sessizlik, farklı kuşların cıvıltıları ve şiddetini her saniye biraz daha arttırmakta olan adım atma sesleri ile bozuluyor. Çok geçmeden, adımların kaynağı olan çift, kahkahalar ve konuşma sesleri ile kendini belli ediyor.

—Biliyor musun, birlikte olduğumuz zamanlarda dünyayı hiç olmadığı kadar güzel görüyorum. Gökyüzündeki büyüleyici ahenk, nesnelerin saklı güzelliği… sanki her birinin bir anlamı varmış ve biz de bu yoğunluk içerisinde sevgilerimizi birbirimizle paylaşıyormuşuz gibi. Diğer herkesten uzakta ve bambaşka bir dünyada. İkimizden başka hiçbir kimsenin anlayamayacağı bir dilde.

Kadın, verebileceği belki de en güzel cevap ile tüm gücüyle sarılarak adamın saf, hassas ve sevgi dolu kalbine samimi bir şekilde dokunuyor. Birbirlerine gülümsemelerinin ardından aynı anlarda adım atmaya özen gösterek ilerliyor ve o sırada bankta oturmakta olan bir başka çifti geride bırakıyorlar. Parkın, uçuruma yakınlığı ile bilinen bankında oturmakta olan bu çift, siyah kıyafetleri ve birbirleriyle iletişim kurmamak adına gösterdikleri üstün çaba ile henüz ilk bakışta dikkatleri üzerine çekiyor. Gözleri boşlukta süzülmekte olan adam, en sonunda sessizliği bozmaya karar veriyor.

—Biliyor musun, seninle paylaşmaktan her zaman çekindiğim bir cümlem vardı: “Tüm bunları dünya üzerindeki herhangi bir insanla da yaşayabilirdik, ancak içlerinden hiçbiri şuanki kadar güzel ve anlamlı olmazdı.” Ama artık, sadece bir pişmanlık belirten bu cümle değil; hayatın kendisi de anlamdan yoksun. Yapmamı istediğin tek şeyin seni burada yapayalnız bırakmak ve sonra da unutmak olmamasını ne de çok isterdim.

Ağır adımlar ile uçurumun kenarına yaklaşan adam, gözden kaybolmakta olan çifte son kez göz ucu ile bakıp acı bir gülümsemenin kendisini esir almasına izin verirken, adı yerine hikayeleri olan parkta bir gün daha sona eriyor; dünyalar değişse de gök hep aynı kalıyor.